Uşak-Pamukkale-Yeşilova-Kale-Muğla-Aydın-Salihli-Uşak bisiklet turu (16-22 Ekim 2021)

 

Merhaba,

2021’in son zamanları, kalan iznimi değerlendirme üzere bir tur planı yapmaya başlamıştım. Bir plan Trakya’yı turlamakken diğer bir planım da kıyılarını uzun zaman önce turladığım Ege’nin içlerini dolaşmaktı. Hava ve rüzgar durumunu düşünerek rotayı Ege’ye çevirdim. Önce Denizli’den Denizli’ye bir tur planı yaparken, 2 gün ek zamanımın olduğunu göz önüne alarak, Uşak’tan başlayabileceğimi düşündüm. Cuma akşamından, arabayla, İstanbul’dan Uşak’a doğru yola çıktım. Planım aracımı Uşak’ta bırakıp tura başlamaktı.

 

1.       Gün : Uşak – Karahayıt (16.Ekim.21)

 Aracımı otelin otoparkında bırakarak yola çıktım. Rotayı ara yoldan oluşturmuşum. Hedefimde Ulubey vardı. Amacım Ulubey Kanyonları’nı ziyaret etmekti. Genel olarak iniş karakterli olsa da ufak iniş çıkışları da içeriyordu etap. 30 kilometrelik ilk bölümü sorunsuz geçip Ulubey’e vardım. Merkeze yönelmeden direkt kanyonlara doğru ilerledim. Çok geçmeden de vardım. Daha önce Safranbolu ve Azdavay’da gördüğüm cam teraslardan biri buraya da konuşlandırılmıştı. Geniş kanyon ilginç oluşumları içeriyordu. Yurdumuzun değişik noktalarındaki pek çok kanyona ya da mağaraya atfedilen “Dünya’nın en büyük ikinci…” ifadesini burada da görmem beni hiç şaşırtmadı. Ama çoğu, yöre halkını tatmin etmekten öteye gidemeyen bir ifadeydi çünkü neredeyse hiçbiri (Valla Kanyonu hariç) gerçeği ifade etmiyordu.

Kanyon ziyaretimi tamamlayıp ara sokaklardan Ulubey’in merkezini geçtim ve Güney istikametine doğru pedal çevirmeye başladım. Yeşillikler içinde dar yollarda ilerledim. Güney’e vardığımda vakit akşam saatlerine yaklaşmıştı. Güney’de, ana yol üzerinde, bir çorba molası verdim. Lokanta sahibine yolu danıştım. Denizli’ye gideceğimi söylediğimde Güney’in arkasına uzanan (Güney Şelalesi’ne) yoldan da gidebileceğimi söyledi. Tabi kısa yolların biraz daha yokuşlu olabileceğini düşünerek ve saati de kontrol ederek şu anki rotamın daha uzun ama benim için daha uygun olacağını düşündüm. Bozalan yönünde devam edip ana yola ulaştığımda neredeyse alacakaranlık başlamıştı. Buldan’ı geçip haritayı kontrol ettiğimde Karahayıt yönünde bir uygulama oteli olduğunu gördüm. Bu arada yağmur da başladı. Hem karanlık hem de yağmur altında yavaş yavaş pedal çeviriyordum. Ana yoldan Tosunlar köyünde ayrılıp Ahmetli-Adaköy yönünde, tarlaların arasındaki düz yollardan gecenin karanlığında ilerledim. Bir aralıktan çıkan küçük bir tilkiyle göz göze geldiğimde, bu saatlerin bu tür karşılaşmalara sebeple olmasını sevdiğimi fark ettim. Yağmur şiddetini iyice arttırdı. Oysa 5 dakika önce çok da ıslatmadığı için şükrediyordum. Uygulama oteline gelip kendime yer buldum. Gün içinde yediğim şey sadece bir tas çorba olduğu için çok açtım. Otelin restoranı kapandığı için dışardan bir pizza söyleyip karnımı doyurdum. İlk günün yağmurunun ıslattığı eşyalarımı kurutmak için serdim. Ertesi gün için uykuya daldım.

 

 

Mesafe                : 133,51 km

Süre                      : 08:33:21

Ortalama Hız     : 15,6 km/sa

Maksimum Hız : 47,4 km/sa

Toplam yükselik kazancı :  1.087 m

 

https://www.strava.com/activities/6122842035              

 

2.       Gün : Karahayıt – Yeşilova (Salda) (17.Ekim.21)

 

Sabah sisle yola çıktım. Pamukkale istikametinde yavaş tempoda pedal çevirirken etraf daha yeni uyanıyordu. Ovaya inmiş sis de çok güzel bir fon oluşturuyordu. Pamukkale istikametinde bir balonu havada gördüm. Tek başına tepenin üstünden alçalıyordu. Denizli merkeze doğru, çok kaliteli bir asfalt üzerinde ilerleyip çevre yoluna bağlandım. Çardak istikametine doğru dönüp ana yolda tempo yapmaya başladım. Aradaki kısa molalardan birini bir meyve tezgahının önünde verdim. Siyah ve sarı üzümden küçük salkımlar alıp bagaja attım. İstikamet Bozkurt’tu. Oradan güneye dönecektim. Etap sonu  Salda’ydı. Bozkurt’tan Sazköy, Beylerli köylerini geçip tırmanmaya başladım. Yukarı çıkarken yolun kenarında bir evin küçük bir işletme olduğunu gördüm. Çay-kahve, börek vs. satılıyordu. Ben yanlarından geçerken masa başında oturan çiftin erkek olanı ile selamlaştık. Beni davet çaya etti. Çaya itiraz etmedim. Tito’yu park edip masalarına oturdum. Masanın kenarında bir soba yanıyordu. Oranın sahibi olan karıkoca ile muhabbet etmeye başladım.  Evin hanımı çayın yanına kek de getirince, çok da direnmeden keki de gövdeye indirmeye başladım. Ne yalan söyleyeyim o saat için çay ve kek ikilisi çok iyi gelmişti. Ben turlardan, aile de kızı ve torunundan bahsetti. Sohbet biraz uzadı. Ben artık yola çıkayım deyip teşekkür ettim. Hava yine kararmıştı. Yaklaşık 25 km. yolum kalmıştı ama öncelikle ay ışığında epeyce tırmanıp sonra da Salda Gölü’ne inecektim. Yolda, kulaklıkla telefondan radyo dinlemeye çalıştım ama oralarda internet erişimi sorunlu olduğundan müzik dinleyerek devam ettim. Uygun olan yerde radyoya geçtim. Tam Trabzonspor-Fenerbahçe maçı zamanıydı. Maçı dinlemeye başladığımda Fenerbahçe’nin geride olduğunu ve 10 kişi  kaldığını duyunca maçtan ümidi kestim. Dinlemeye devam ettim ama çok da keyifli değildim. Gölün kenarında, gölü göremeyeceğim kadar karanlık yolda, far ışığımla ilerledim. Yeşilova’nın merkezine doğru yokuşu çıkmaya başladım. Küçük bir otel bulup oraya yerleştim. Kaçınılmaz olarak yine açtım ama bu sefer her yer kapalıydı. Otel sahibinin verdiği ekmek peynir ve benim yanımdaki üzümle kendime bir öğün yaptım. Sonra da yattım.

 

 

Mesafe                :  117,11 km

Süre                      :  08:56:41

Ortalama Hız     :  13,1 km/sa

Maksimum Hız : 46,6 km/sa

Toplam yükselik kazancı : 1.661 m

               

https://www.strava.com/activities/6128588855

 

 

3.       Gün : Yeşilova (Salda) – Kale (18.Ekim.21)

Kaldığım yerde ve çevrede kahvaltı için uygun bir ortam olmayınca erkenden yola çıktım. Salda’nın güney kıyısı boyunca sakin sakin pedal çevirdim. Salda’nın dinginliğiyle birlikte keyifli kilometreler geçirdim. Sık sık durup fotoğraf çektim. Kazıkbeli Geçidi’ne tırmanırken yol kenarında çalışan karıkoca dikkatimi çekti. Selamladım. Selamımı alıp üzüm ikram etmek için beni durdurdular. Bu üzümün çeşidi Denizli-Bozkurt arasındaki tezgahtan aldığım siyah üzümden daha farklıydı. Daha koyu bir üzümdü ve tadı da daha keskindi. Teşekkür edip yolda devam ettim. Henüz kahvaltı yapmadığımdan yol kenarındaki salaş lokantada sabah çorbası için mola verdim. Geçide tırmanırken selamlaştığım yol çizgileri çizen işçiler işlerini bitirip buraya gelmişlerdi. “Aaa abi buraya gelmişsin.” dedi içlerinden biri. Selamlaştık. Tur sohbeti yaptık. İçeriği klasik olarak Abi buraya kadar bununla mı geldin ?“di.

Güney ve Karahöyük’ten geçen düz yol Denizli’den güneye inen ana yolla birleşiyordu. Ana yolla birleşip Serinhisar istikametine döndüm.  Leblebi diyarı :) Serinhisar’a varıp artık adamakıllı bir yemek yemek için yol kenarında bir yer aradım. Bir kasap bulup çöp şiş ve köfte ikilisi yiyerek karnımı doyurdum. Sonra tekrar tırmanışa başladım. Tırmanışın inişinde Denizli-Muğla yoluna bağlandım. Tavas üzerinden devam ederek Kale’ye vardım. Kale’de kalacağım otele ulaştığımda bisikleti koyacak yer konusu sorun oldu. Dışarıda, karşıdaki otoparkta kalmasını istediler ama kapalı yer olması konusunda ısrar ettim. Sonunda otelle aynı kişilerin sahip olduğu karşıdaki dükkanın içine koydum. Duş alıp yemek yemek amacıyla Kale’nin merkezindeki çarşıya yürüdüm. Kale’nin biberi meşhurmuş. Belde girişlerinde o yörenin meşhur ürününün heykelinin olması burada da biber heykeli olarak karşıma çıktı. Yemek sırasında, büyük bir tesadüf eseri, @fztserhat’ın tavsiye ettiğini sonradan forumda gördüğüm, karışık kızartmayı menüme ekledim. Çok da lezzetliydi. Dönüp, ertesi gün için dinlenmeye çekildim.  

 

 

Mesafe                : 103,65 km

Süre                       : 06:25:37

Ortalama Hız     : 16,1 km/sa

Maksimum Hız : 61,0 km/sa

Toplam yükselik kazancı : 722 m

               

https://www.strava.com/activities/6131752407

 

 

 

4.       Gün : Kale-Ula-Muğla (19.Ekim.21)

Sabah kahvaltı sonrası 20 km.’lik bir inişle başladım etaba. Her tatlı tatlı inişin acı acı çıkması olduğu için 15 km.’lik bir tırmanış karşıma dikildi. Çevre de artık yeşillenmişti. Akdeniz havası da iyiden iyiye hissediliyordu. Artık üstüme ikinci katı almadan, sadece forma ile sürebiliyordum. Yol kenarındaki yeşillikler içinde ama çok rüzgarlı bir lokantada menemen molası verip dinlendim. Rotayı Karabörtlen, Gökova üzerinden çizmiştim ama sonra Muğla’nın merkezini görmek için daha fazla süreye sahip olmak için Ula üzerinden Muğla’ya devam etmeye karar verdim. Böylece Ula’nın merkezini de görebilecektim. Gölcük’te ana yoldan ayrılıp Armutçuk üzerinden Ula’ya vardım. Şirin, küçük bir ilçeydi. Yöre evlerinden olduğunu düşündüğüm bir evin önünde bolca karavan görünce çekim yapıldığını anladım. Son dönemde Ula’da geçen bir dizi varsa çekildiği yer orasıdır sanırım. :)

Akyaka’yı Muğla’ya bağlayan ana yola çıkıp Muğla istikametine pedallara basmaya başladım. Muğla’ya doğru hafif hafif tırmanıyordum. Fark ettim ki güneye yaptığımız seyahatlerde Muğla’nın yanından geçip gidiyoruz. Hiç merkezine girmiyoruz. Bu tur sayesinde ilk defa merkezini görecektim. Uşak ve Aydın’ın da içinden geçip kalmadığımızı hatırladım. Kısaca, turlarda küçük yerleşimlerde konaklamaya alışığım ama bu tur sayesinde sürekli geçtiğimiz yerlerde konaklama fırsatım oldu. Merkezde bir kalacak yer bulup duş aldım ve kendimi dışarı attım. Yemek yedikten sonra akşam karanlığında eski şehir bölümündeki sokakları arşınladım. Eski camilere hayran kaldım. Geç vakte kadar turlayıp otele döndüm.  

 

 

Mesafe                : 88,68 km

Süre                      : 06:36:38

Ortalama Hız     : 13,4 km/sa

Maksimum Hız : 58,2 km/sa

Toplam yükselik kazancı : 1.489 m

               

https://www.strava.com/activities/6136613193

 

 

 

5.       Gün : Muğla – Aydın (20.Ekim.21)

 

Genelde iniş karakterli olan etabın benim için en keyifli yanı, Muğla’dan Çine’ye yaklaşırken yolun iki yanında, geniş bir alana yayılmış ilginç kaya oluşumları izlemekti. Yıllarca bu yoldan arabayla geçerken gördüğüm bu kaya oluşumların ilginçliği hep dikkatimi çekmiştir. Tabiat parkı olarak korunması gerektiğini düşündüğüm bu alanın kendi haline terk edildiğini görmem her seferinde içimi acıtıyor. Bu yoldan bisikletle geçmek bana bu oluşumları daha da uzun süre izleme olanağı sundu. Yolun her iki yanını bolca fotoğrafladım.  Çine Barajı’nda su kalmadığı için barajın tüm gövdesi ortaya çıkmıştı. Çine’de çöpşiş molasından sonra yolda devam ettim.  Aydın’ın merkezinde kalacak bir yer bulup yemek işini hallettim. Ertesin günün yokuşları için dinlenmeye çekildim.

               

Mesafe                : 98,79 km

Süre                      : 05:47:32

Ortalama Hız     : 17,1 km/sa

Maksimum Hız : 54,0 km/sa

Toplam yükselik kazancı : 684 m

 

 

https://www.strava.com/activities/6141361891

 

 

 

               

6.       Gün : Aydın-Ödemiş (Salihli) (21.Ekim.21)

 

Bugünkü hedefim ertesi gün (Cuma) Uşak’a varabileceğim bir noktaya erişebilmekti. İki alternatifim vardı. İlki Alaşehir, ikincisi de Salihli. Alaşehir’e ulaşmak için önce doğuya doğru ilerlemeye başladım. Rotam, Nazilli’den kuzeye yönelen ve Alaşehir’e inen ara yollardan geçiyordu. Garmin üzerinden böyle bir rota oluşturmuştum. Nazilli’ye kadar uzanan 50 km.’lik yol dümdüzdü. Nazilli’ye geldiğimde telefondan gideceğim yolu kontrol ettim. Garmin’in gösterdiği rotaya paralel bir yola girdim. Zaman zaman bu tur paralel yollardan ilerlemem gerekiyordu çünkü Garmin, olabilecek en kenar köşe yolları buluyordu. Ana yol yerine ara yollara sokuyordu. Ben de bunu bildiğimden “Nasıl olsa ilerde birleşir.” diye yoluma devam ettim. Çok güzel ve kıvrımlı yol henüz yükselmeye başlamamıştı. Yol kenarındaki bakkaldan su takviyesi yaparken yolu sordum. Bakkal arkadaş yolun asıl yokuşlarının Işıklar Köyü’nden başlayıp Aksu’ya kadar olan aralıkta olduğunu söyledi. Ben de yolu bu şekilde takip etmeye başladım. Yokuşlar başladı. %10’luk bir dizi tırmanışın ardından Işıklar Köyü’nü de geçip zirveye ulaştım. Garmin’in gösterdiği rotaya baktığımda iyice uzaklaştığımı fark ettim. Bu arada telefon da çekmiyordu. Harita üzerinden kontrol edemediğim için nasıl ilerleyeceğim konusunda ikilem yaşadım. İnişe başlamıştım ama aslında bu yokuşu hiç çıkmadan, daha aşağıdaki ayrımdan farklı bir yola sapmam gerekiyordu. Tekrar inip çıkmayı göze alamadığım için aşağı inip düzlükte rotayı düzeltebilirim diye düşünerek hızlıca inişe geçtim. Aşağıya indiğimde gördüm ki gitmem gereken taraftan iyice uzaklaşıyorum. Çaresiz Beydağ ilçesine kadar geldim. İnişten sonra 30 km kalması gereken yol burada 70 km’’ye çıkmıştı. Konaklama alternatifi bulamayacağımı düşündüğüm için Alaşehir istikametine yönelmedim. Beydağ’ın merkezinde, otogarda, bir araç bulup Alaşehir’e ulaşmayı düşündüm. Bunun dışında otobüs bulmaya kalksam sadece İzmir istikametine otobüs geçtiğinden ertesi gün benim için daha büyük bir külfet olacaktır. Son günü Uşak’a ulaşmak için araç üzerinde geçirmem gerekecekti. Sağ olsun yardımcı olup sorup soruşturdular. Bir taksicinin 400 TL istediğini söylediler. Pazarlıkla 350’ye kadar indi taksici ama fazla buldum. Beydağ’da fazla alternatif olmayacağını düşündüğüm için Ödemiş’e gitmeye karar verdim. Yola çıktığımda hava kararmaya başlamıştı. Yaklaşık 30 km.lik yolu çok zaman kaybetmeden aşmaya çalıştım. Kaymakçı beldesinde yine bir araç sordum yolda gördüğüm çalışanlara ama rakam 400-500’e çıkınca yola devam ettim. Ödemiş’e varınca doğruca otogara gittim ama otogarda in cin top oynuyordu. Buradan bir şey çıkmaz deyip merkeze döndüm. Konaklama için bir iki otel baktım ama yer yoktu. O sırada yine bir deneme yapıp taksi sordum. Salihli’ye 300 TL fiyat verince daha fazla dayanamadım ve tamam dedim. Taksi durağına gidip Tito’yu taksiye sığacak hale getirdim. Ödemiş’ten Salihli’ye gece karanlığında uzanan 50 km’lik yolu taksici arkadaşla bol bol sohbet ederek geçirdim. Doğrusu yol beklediğimden de uzun sürdü. Kendisinin tavsiye ettiği, Salihli’nin biraz dışında olan bir otele vardık. Otelin resepsiyon görevlisi benim için oda olduğunu ama Tito için sadece otoparkta yer olduğunu söyleyince taksici arkadaşa beni şehir merkezinde başka bir otele götürmesini rica ettim. Taksici arkadaşın ısrarı buranın iyi bir otel olduğu ve merkezdeki yerlerin (nedense) bana uygun olmadığı şeklindeydi. Tekrar resepsiyona gittiğimde bu sefer başka bir görevli Tito’yu odaya (apart odaya) koyabileceğimi söyleyince mutlu oldum. Son durumda artık aynı gün içinde Uşak’a varabilecek bir noktadaydım.

 

 

Mesafe                : 117,18 km

Süre                      : 07:19:29

Ortalama Hız     : 16,0 km/sa

Maksimum Hız : 52,4 km/sa

Toplam yükselik kazancı : 1.049 m

 

https://www.strava.com/activities/6148392479

 

 

 

 

 

 

               

7.       Gün : Salihli-Uşak (22.Ekim.21)

 

Son güne, kaldığım otelde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra, serin bir havada başladım. İlk kilometrelerde ana yola ulaşana kadar iniş vardı. Kula’ya kadar yaklaşık 50 km.’lik yolum vardı. Yaklaşık -500 m.lik bir yükseklik farkıyla… Özellikle Kula’dan geçmek istiyordum. Geçmişte, Samsun-İzmir ya da Ankara-İzmir arası otobüs seyahatlerinde mola noktasıydı Kula. Kula deyince, gece vakti çok sayıda otobüsün aynı anda durduğu hareketli dinlenme tesisleri aklıma geliyordu. Sonradan, bu bölgenin volkanik bir alan olduğunu öğrendim. Bölgede, volkan konilerinin, bazalt sütunlarının, kendi çapında peribacalarının olduğunu gördüm. Kula’ya yaklaşırken arazi değişti. Toprak koyu renk aldı. Sol yanımda, yakınlı, uzaklı volkan konileri görünmeye başladı. Volkan konilerini fotoğraflamak için sıkı sık durdum. Başka bir sefer, daha da geniş bir vaktimde, bu konilere yürüyerek ulaşmanın keyifli olacağını düşündüm.  Bir çorba molasının ardından bu sefer Kapadokya benzeri (Hatta Google Maps’te buranın adını “Kuladokya” olarak gördüm.) peribacalarını gördüm yolun kıyısında. Yolun devamında Çataltepe Geçidi’ne tırmandım. Çok yüksek değildi. Sadece 650 m.’ydi yüksekliği. İşin ilginç yanı, kısa inişin ardından yol Uşak’a doğru yükselmeye de devam ediyordum. Akşamı etmeden bir çorba molası verdim kamyoncu abilerin lokantasında. Tırların bir gelip biri gidiyordu. Lezzetli bir çorbanın ardında son bölüme hazırdım. Hava yine karamıştı ama az yolum kalmıştı. 20 Kaldı 15 kaldı derken yolu erittim. Aracımın bulunduğu otoparka ulaştım. Tito’yu arabaya yerleştirip otele uğradım. Kendilerine teşekkür ettim. Devamında onca yolun üstüne bir 4 saat de arabayla Bursa’ya ulaşıp turu tamamladım.

 

Bu maceranın (da) sonu…

 

 

Mesafe                : 125,82 km

Süre                      : 08:52:06

Ortalama Hız     : 14,2 km/sa

Maksimum Hız : 56,7 km/sa

Toplam yükselik kazancı : 1.757 m

 

https://www.strava.com/activities/6152766873