Samsun-Boyabat-Taşköprü-Şenpazar-Cide turu (06/08/2022-09/08/2022)

 

Merhaba,

2022’nin ilk uzun turunu (uzun dediysem de 1 haftalık :) ) Samsun’dan başlayacak şekilde planlamıştım. Bu turun özelliği, uzun bir aradan sonra ilk kez bir tur arkadaşımla birlikte pedal basacak olmamdı. Kuzenimin oğlu Emir üniversite öğrencisi ve Samsun’da uzun bir süredir hem grup hem de bireysel olarak bisiklete biniyor. Bisiklet grupları içerisinde sorumluluk alıyor ve Samsun çevresinde uzun mesafelere sürüşler gerçekleştiriyor. Bir instagram söyleşisinde, bisiklete olan ilgisinde benim bisiklet turlarımın da etkisi olduğunu söyleyerek beni çok gururlandırmıştı. Kendisine, onunla birlikte yapmayı planladığım turdan bahsettim. Büyük bir hevesle kabul etti. O da, ben de turun başlamasını sabırsızlıkla bekledik.

Samsun’dan başlayacak tur için bir hafta önceden orada olmayı planladım. Tito’yu arabaya yükledim ama ilk kez arabada bir de konuğumuz vardı. Eşim. :) Dolayısıyla tatilin bir kısmında tur yapacağımdan geri kalan zamanlar için yanımıza alacağımız eşyaları da arabaya yüklememiz gerekiyordu ki bu da Tito’nun rahatının biraz bozulması demekti. Hatta eşimi Samsun’a uçakla göndermeyi bile teklif etmiştim. Bu duruma biraz bozulmuş olabilecekken kendisine yer açarak durumu düzelttim. :)

 

                              

1. Gün  Çakırlar(Samsun)- Durağan-Boyabat      06/08/2022

 

07.31 Yola Çıkış.

Sabah erken saatte ailece kahvaltı sofrasında buluştuk. Annem ve babam uzun bir aradan sonra (2007’deki Samsun-Sarp turu) ilk defa bir tur startına şahit oluyorlardı ve çok heyecanlıydılar. Tabi bu heyecana, daha fazlasıyla, Emir’in annesi Arzu da dahildi. Ama iyi tarafı o (Evet Emir’in annesi de bisikletçi :) ) ve Emir’in iki arkadaşı 19 Mayıs ilçesine kadar bizimle pedal basacaklardı. Emir zaten çok heyecanlıydı çünkü ilk defa bir uzun tura çıkıyordu. Tüm aile vedalaşıp Samsun-Çakırlar’dan yola çıktık. Gençler yollara gayet hakimdi. Emir’le heyecanlı heyecanlı sohbet ediyorlardı.

Arzuyla ve bizi yolcu eden gençlerle vedalaşarak sohbet ede ede Bafra’ya doğru pedal çevirdik. Bafra’daki durağımız tarihi Kızılırmak Köprüsü’ydü. Bu köprüde benim daha önceden fotoğraflarım vardı ama bu sefer farklıydı. Bu sefer ters istikamette yol alıyordum ve yanımda da bir tur arkadaşım vardı. Fotoğraf çektikten sonra yola devam ettik. Alaçam ve Yakakent’e kadar yol dümdüzdü. Aslında sahil yolunun devamı da Gerze’ye kadar dümdüzdü ama benim ilk gün için oluşturduğum rota bu kadar düzlüğe tahammül edemiyordu ve artık dağlara tırmanmanın zamanı diyordu. Yakakent sonrası sahilden Dikmen’e giren yola girdik. Yaklaşık 40 km.lik bir tırmanışa başlıyorduk.  Burası aynı zamanda Eski Samsun-Sinop yoluydu. Kanlıçay’a (ki yeni adı Güzelceçay) gelmeden güzel asfaltlı yoldan ayrılıp Dikmen’de su takviyesi yaparak yola devam ettik. Gördük ki bu yolun yokuşuyla birlikte bizi en çok zorlayacak olan şey yol yapım çalışmalarıydı. Yol stabilize bile değil bildiğiniz toprak-mıcır-kaya karışımıydı. Bu şekilde ilerlerken yolun kenarından “Hello” sesleri geldi. Baktım ki kenarda yol yapım çalışması ekibi var ve bizi çay içmeye davet ediyorlar. İşte en büyük hatayı burada yaptım ve teşekkür edip yola devam ettim. “Daha yolumuz çok. Şimdi durmayalım.” dedim. Çook sonra Emir’e dönüp “Keşke o çayı içseydik.” diyeceğimi nereden bilebilirdim ? :) Buradan çıkarılacak ders : “Çay buldun mu içeceksin.” :)

Tura çıkmadan önce, hafta içi yazlıkta uzaktan çalışıyorken, bir iki gün tırmanış antrenmanı yapmayı planlamıştım ama iş yoğunluğu sebebiyle bunu gerçekleştirememiştim. Yani kısaca, her zamanki gibi, “İlk gün antrenman.” dı. Ama bu etap antrenman olmak için çok uzun ve yorucuydu açıkçası. “Başa gelen çekilir.” desek de başımıza gelen (benim de planlama anlamında hata yaptığım) ilk gün için ciddi yorucu bir etap planlamış olmamdı. Yol giderek dikleşiyordu ve uzun çıkışlar gücümüzü zorluyordu. Aslında kendi adıma konuşayım. Genç tur arkadaşım çok iyi durumdaydı ama ben güçsüzlüğümü ve antrenmansızlığı tam anlamıyla hissediyordum. Bu sebeple, gözümü karartıp inerek bisikletime eşlik etmeye başladım. Yol kötü, eğim insafsız, ben güçsüz... Süreler uzadı, hava kararmaya yüz tuttu ama daha gidecek çok yol vardı. Hedef Boyabat’tı ama biz günü çoktan Durağan’da bitirmeye ikna olmuştuk. Yanımızda yiyecek bir şeyler de yoktu. Açlık ve yorgunluk uykuyu da beraberinde getirdi. Gözler kapanmaya başladı. Ben bir kaç kez kendimi yolun iki yanında, kenarda buldum ve son saniyede gözlerimi açarak toparladım. Eğer gözümü açmasam belki yol kenarındaki menfeze düşüp ciddi sakatlanabilirdim. Emir de gözünün önünden geçen gece kelebeklerinden ürktüğü için ara ara gelen uykusunu açıldığını söyledi. Yol kenarından çıkabilecek hayvanlar için de endişeliydi ama onun endişelerini yılların tecrübesiyle giderdim: “Bir şey olmaaaaz.” :) Aslında pek akıl işi bir şey yapmasak da yola devam etmemiz gerekiyordu. Ne de olsa Durağan’da kalacaktık. İnmemiz yeterli olacaktı. Derken Garmin’in gösterdiği tepeye vardık ama gündüz gözü olmayı planladığım yere gecenin bir vaktinde ulaştığımız için daha önce çizdiğim ve ara bir yol olan vadiye dik iniş yolunu kullanmadık. Daha doğrusu o saatte tercih etmedik. Ana yoldan devam ettik ama bu iniş değil daha fazla çıkış demekti. Artık gece yarısı olmuştu ve önümüzde ne kadarlık bir mesafe olduğunu da bilmiyorduk. İnişe geçtik. Güzelim manzaraları görmeden, bisikleti (ve dolayısıyla bizi) bir yerlere çakmadan yolu bitirme hedefindeydik. “Bitsin artık.” dediğimiz nadir inişlerdendi. :) Sağ salim indik ama inmemiz de bir o kadar stresli oldu. Uyku bizi sarıp sarmaladı ama bir türlü yatağa götüremedi. :)

Aslında gerçek anlamda yatağa gidemedik :) çünkü indiğimizde vardığımız benzinlikten Durağan’da konaklama imkanının olmadığını öğrendik. Bu, gecenin köründe bir 20 km. daha sürüş demekti. O yorgun, ölgün, uykulu bedenlere bir 20 km. daha yüklenecekti. Bir şeyler yiyelim de karnımız doyuralım diye girdiğimiz benzinlikten krakerle çıkınca yemek konusunda da hayal kırıklığı yaşadık. Aç ve uykulu kös kös yola koyulduk. Sağlam far ışıklarımızla yolu görüyorduk. Biz de görünüyorduk ama etrafta ne var, kim var hiç önemi yoktu. Tek önemli olan şey Boyabat’a varmaktı. Orada bir yer bulup uyuyacaktık. Önemli olan tek şey buydu. Tek önemli şey buydu. Buydu önemli tek şey. :)

02.00 civarında Boyabat’a varabildik. İlk bulduğumuz yere yerleştik. Duş muş derken 03.00 civarında uyumuşuzdur. Gece geç saatlerde epeyce pedal çevirmişliğim var ama bu da, sabahtan bu saatlere pedal çevirme bakımından en uzun süreli etap olmuştur. (Daha önce, Viyana-Kırklareli dönüşünde Samandıra’dan Bostancı’ya 02.30-04.30 aralığında pedal çevirmiştim.)

 

Not :  Bu rotanın daha kolay versiyonu, Gerze’yi geçip Dranas Tüneline çıkan anayolu takip etmek olacaktır. İnsan gibi sürüp vakitlice Boyabat’a varmak için… :)

 

 

Mesafe : 162,06 km       

Süre :  13:16:57

Ortalama Hız :  12,2 km/sa         

Maksimum Hız :  49,2 km/sa     

Toplam Yükselme :  1.962 m      

2. Gün  Boyabat-Taşköprü          07/08/2022

 

Yola çıkış : 09.55

Dünün o maksimum eforlu gününden sonra erken kalkmamız pek mümkün olmayacaktı, olamadı da… Biraz dinlenip yola devam ediyor gibi olduk. Kalktık. Kahvaltı yaptık ve yola koyulduk. Boyabat’ın merkezinden geçerken Boyabat Kalesi’nin altında fotoğraflar çektik. Bugünkü etabımız Devrekani’de son bulacaktı. Yolun son kısmında yine ana yoldan ayrılıp dağlara sürecektik normalde ama bu yorgunlukla oralara gider miyiz emin değildim. Ayrıca hafif de olsa çıkış karakterliydi pedal çevirdiğimiz kısım. Hanönü’de bir yemek molası verip devam ettik. Sahil kesiminde ve dağda hissetmediğimiz (zaten dününün büyük kısmı karanlıkta sürüşle geçmişti :) )  sıcağı iyiden iyiye hisseder olmuştuk. Bir ara Garmin 45 derece gösteriyordu. Dünden başlayan açlık ve sürekli soğuk su içme isteği midemi ciddi anlamda zorlamıştı. Kendimi pek iyi hissetmiyordum. Devrekani’ye daha çok mesafe vardı ve yine geceye kalacağımızı düşünerek günü erken bitirip Taşköprü’de kalmayı teklif ettim Emir’e. Gördüğüm kadarıyla o da sıcaktan etkilenmişti.  

Taşköprü’ye varıp kalacak bir yer ayarladık. Yemek yiyip gecikmeden dinlenmeye çekildik. Bugün kısalttığımız etabı ertesi gün telafi etmeye çalışacaktık.

 

Mesafe : 69,59 km         

Süre : 05:22:08 

Ortalama Hız : 13,0 km/sa          

Maksimum Hız :  42,3 km/sa     

Toplam Yükselme : 743 m           

3. Gün  Taşköprü-Kastamonu-Şenpazar 08/08/2022

 

Yola çıkış : 07.13

Normalde Devrekani’den yola çıkıp Cide’ye varmamız gereken yola bugün Taşköprü’den çıkabiliyorduk. Sıcak dün bizi çok yıpratmıştı. Midem de hem sıcak hem de sürekli su içmekten bir türü kendine gelemiyordu. Dün akşam istifra boyutlarına getirmişti beni.

Bugün Devrekani’ye girmeyip ana yoldan Kastamonu’ya doğru sürüp kavşaktan Seydiler-Ağlı istikametine dönecektik. Kenarında geniş emniyet şeridi olan ana yoldan ilelerken yol kenarındaki böğürtlenleri tatmadan geçmemeye çalıştık. Daha tam mevsimi gelmemiş olsa da aralardaki olgunları seçtik. Kastamonu’ya geldiğimizde yemek için hayalleri çoktan kurmuştuk. Kuzeye dönen yolun üstünde, Kastamonu’nun meşhur kuyu kebabından yedik ama çorba bulamadık ne yazık ki… Yemek sonrası ise hep tırmanış, taa Oyrak Geçidi’ne (1.210 m.) kadar. Seydiler’den sonra Küre-İnebolu ayrımını geçtik. Emir’e Sinop-Anamur turumuzda Küre’den sonra bu yoldan (tersten) geçtiğimiz anlattım. Osman’la birlikte Kastamonu’daki yemek molamızı, Ilgaz Tüneli’nden açılmadan önce geçtiğimizi, akşam Ilgaz’da kaldığımızı… Güzel anılardı.

Akşam 19.00 sonrası inişe başladık Şenpazar’a doğru. Hedef Cide’ydi ama çok yol vardı ve hava kararmak üzereydi. Bir etrafa baka baka inerken bir yandan da kısa bir süre önce o yöreye ciddi zarar veren ve yolumuzun üstündeki köprüleri yıkan sel felaketinin izlerini de takip ediyorduk. Bir noktada, haberlerde selde yıkıldığı belirtilen köprüyü görüp servis yolundan geçtik. Kökünden sökülmüş ağaçlar, yola yuvarlanan kayalar, yolun çamurla kaplanmış kısımları, yatağından taşmış ve etrafını çamur altında bırakmış bir dere… Selin hasarı büyüktü gerçekten.

Akşam 21.00’de Şenpazar’a vardığımızda kalacak fazla bir yer alternatifi yoktu. Otel bulamayıp öğretmen evine yönlenmiştik. Kapıyı çaldık ama kimse açmadı. Öğretmenevinin içine kadar girdim ama kimseyi bulamadım. En sonunda kapıdaki ilgili kişinin numarasını aradım. Telefonu açan kişi ilk başta yer olmadığını söyledi. Ama açıkçası 40 km. mesafedeki Cide’ye gidecek gücümüz de yoktu. Yol inişe devam etse de tamamı iniş değildi ve yine bir geçidi aşmamız gerekiyordu. Bunu göze alamadığım için ısrar ettim. Bisikletle geldiğimizi, yarın erkenden devam edeceğimizi ve kalacak yer bulamadığımızı… Neyse ki telefondaki sorumlu insafa geldi de ertesi gün için rezerve edilmiş bir oda olduğunu ve erkenden çıkarsak bize verebileceğini söyledi. Öğretmen evinin ilgilisine bilgi vereceğini söyledi. Kendisine teşekkür ettim. Gelen arkadaş odamızı gösterdi biz de duş alıp yattık. Eğer yer bulamasaydık daha doğrusu eleman insafa gelmeseydi Şenpazar’da konaklayabilir miydik bilemiyorum. (Benzer bir durumu Hirfanlı da yaşamıştık ama o sefer bize pek insaflı davranmamışlardı. Yol kenarındaki evin önünde bir araç görüp sahibinden rica edip kendimizi Tuz Gölü kıyısına bıraktırmıştık. )

Ha bu arada yine aç yattığımızı söylemiş miydim ? :)  

 

Mesafe : 131,55 km          

Süre : 09:38:33              

Ortalama Hız : 13,6 km/sa        

Maksimum Hız : 50,2 km/sa        

Toplam Yükselme : 1.096 m

4. Gün  Şenpazar-Cide  9.Ağu.22

 

Erken saatte kalkıp kahvaltı için anayolun kenarında bulunan benzinlikteki kafeye gittik. Bugün hedef Cide’yi geçip Amasra’ya kadar ulaşmaktı. Ama düşündüğümüz gibi olmadı. Kahvaltı olarak tost-çay ikilisini düşündük. Sabah saatleri kafe-benzinlik çok hareketliydi. Orman işçisi ekipler kahvaltı amacıyla doldurmuştu mütevazı kafeyi. Çaylar, tostlar, börekler havada uçuşuyordu. Ama gel gelelim benim midem artık su koyu vermişti. Aldığım tosttan bir parçayı bile yiyememiştim. Çay içiyordum ama mideme yemek babında hiçbir şey girmiyordu. Bu sebeple de çok ciddi enerjisiz kalmıştım. Midem taş gibiydi ve çare de bulamıyordum. Bugünü çıkarabileceğim bile şüpheliydi.

Şenpazar’dan kahvaltı sonrası 08.30 civarı yola çıktık. Harmangeriş Köyü’ne kadar iniş vardı ve bu iniş 7 km. civarı hafif eğimle devam ediyordu. Hemen akabinde de 20 km.lik öldürücü bir yokuş başladı. Daha doğrusu başlarken bu kadar uzun ve yorucu olacağını düşünmemiştik. İniş bitti diye de hayal kırıklığı yaşadık açıkçası. Cide’ye kadar olan yaklaşık 40 Km.’lik etabın yarısını tırmanacaktık. Tabi tırmanışla birlikte bendeki açlık da devam ediyordu. Sadece su içebildiğim, suya doyamadığım, terleme-su içme-sıcaktan yanma-terleme-yine su içme-mideyi suyla doldurma döngüsü devam etti.  Çıkış hem beni hem de Emir’i de iyice yıpratmıştı. Durumum da iyice beter oldu. Tura devam edip etmeme noktasında gidip geliyordum. Sonunda Emir’e bu düşüncemi açtım. Çok iyi durumda olmadığımı turu Cide’de sonlandırmamızın iyi olacağını söyledim. Kendisi de sağ olsun anlayışla karşıladı. O da oldukça yıpranmıştı. Çıkışın sonunda Dağlı Geçidi’ne geldiğimizde artık gücümüzün neredeyse sonuna gelmiştik. Dağlı Geçidi biz o sıcakta o kadar yıpratmıştı ki Emir’in diline takılmıştı. Hâlâ anarız kendisini saygıyla… :)

18 Km.’lik inişimiz perişan halimizden dolayı pek de keyifli geçmedi. Karadeniz’e inerken harika manzaralar vardı ama biz o keyfi alamadık. Sonunda Cide’nin merkezine vardık ama güneş kafamıza geçti. Merkez öyle sıcaktı ki gölge haricinde yürümenin imkânı yoktu. Hedefimiz, hızlıca otogara gidip bulabileceğimiz ilk araçla Samsun’a dönmekti. Ama o iş o kadar da kolay olmayacaktı. Otogardan aldığımız bilgiye göre Cide’den Amasra’ya otobüs yoktu. Minibüsler çalışıyordu ama bizim sığmamız mümkün olmazdı. Otogardaki Cide Seyahat yazıhanesindeki bir kadın görevli bize yardımcı oldu.  Ertesi güne bir otobüs vardı İstanbul’a giden ama normalde bizi Amasra’ya götüremezdi. Onu ayarladı. Amasra’dan bineceğimiz otobüsün şoförüne de bisikletli olduğumuz bilgisini iletti. Dolayısıyla biletleri ayarlamış olduk. Kalacak bir yer ayarlayıp duş aldık. Bisikletleri ve eşyaları bıraktık. Dışarı çıkarken midem o kadar kötüydü ki neredeyse istifra edecek duruma gelmiştim. Bu durumu Van Gölü çevresindeki turumda da yaşamıştım. Bir eczaneden midemi rahatlatacak bir ilaç aldım. Cide içerisinde dolaşmaya başladık. Deniz kıyısına kadar yürüdük. 2009’da, İstanbul’dan Samsun’a turlarken Cide’de tur arkadaşım Fatih’le kaldığımız oteli gördüm. Emir’e o zamanki turu ve efsane Cide-İnebolu etabında tek başına yaşadıklarımı anlattım. Otele dönerken yemek yedik. Akşamın o saatleri hava sıcaklığı dayanılmaz seviyelerdeydi. Devam etseydik neler olurdu diye düşündük. Tura son vermemiz hayal kırıklığı yaşatsa da sağlığın devama elvermeyeceği de açıktı.

 

 

Mesafe : 38,98 km            

Süre : 04:14:38              

Ortalama Hız : 9,2 km/sa           

Maksimum Hız : 57,6 km/sa        

Toplam Yükselme : 763 m  

5. Gün  Cide-Amasra-Samsun (Otobüs) 10/08/2022

 

Bizi Amasra’ya götürecek otobüs ertesi gün 12.00’deydi. Biz 11.30 civarı otogardaydık. Hepimizin derdi olan “otobüse bisiklet yerleştirme challange” için hazırdık. Zaten para vermeyi de kabul etmiştik. Ama klasik sıkıntımız, bagaja yerleştirme konusunda muavin ya da şoförün “Oraya girmez abi! Olmaz abi !” ataklarını ince vücut çalımlarıyla, “Ben yerleştireceğim sen bana bırak. Bu buraya yerleşir başka yere olmaz. Bak lastiği de çıkardım. Ben bağlarım sen zahmet etme. Bak şimdi süper oldu.”larla geçiştirdim. Sonunda otobüse bindik. Cide-Amasra arasının muhteşem manzaralarında Emir’e bu etabın da ne kadar zorlayıcı olduğunu anlattım. Sağlam inişler, yokuşlar, harika manzaralar. Amasra’ya yapılmış yeni yollar, tüneller… Yıllar önce geçtiğim eski yolları aradı gözlerim. Kâh gördüm kâh göremedim. Amasra’nın otogarına gelmeden bir benzinlikte inip bisikletleri toparladık ve otogara kadar 4-5 km.lik bir sürüş yaptık. Akşam 16.00’daki Samsun otobüsüne binmemiz daha kolay olmuştu Cide’ye göre.

Gece 23.30 civarı Samsun otogarındaydık. Bizi evlere götürecek 20 km.lik yola hazırladık. Samsun’un sahil yolunda, gece vakti sulanan bisiklet yollarında sakin bir sürüşle evlerimize vardık. Geç vakitte ailelerimize kavuştuk. Zorlu bir yarı turu geride bırakmış olduk.

Emir turdan çok keyif aldığını söyledi Ben de kendisine arkadaşlarıyla birlikte birkaç günlük turlar yapabileceğini söyledim. Turculuk anlamında da kanına girmiş oldum. :)

 

Bu maceranın (da) sonu…

Mesafe :              19,46 km            

Süre       :              01:12:49              

Ortalama Hız     :               16,0 km/sa        

Maksimum Hız :               32,3 km/sa        

Toplam Yükselme :          16 m